İnsanlık olarak, sürekli yüzyüze olduğumuz ama üzerinde pek de konuşmayı sevmediğimiz sorunlardan biri, “süreklilik sorunu”. Sorun şuradan kaynaklanıyor: Ölüyoruz. Öldüğümüzde, kafamızdaki bütün bilgi, beceri de ortadan kalkmış oluyor.
Bu sorunla birkaç yöntemle savaşıyoruz. Bir tanesi okul. Okulun en sevdiğim tanımı şöyle: Bilgilerin sistematik olarak bir nesilden sonrakine aktarıldığı yere, okul denir.
Okuldaki aktarım da sorunlu elbet. Gerçek bilgileri aktarmak yerine, sorması kolay, değerlendirmesi kolay biglilere indirgeniyor genellikle okuldaki eğitim. “Ezbercilik” falan denen şey bunun bir tek şekli.
Okulda da kullanılmasına rağmen, diğer bilgi aktarım yöntemi de kitap. Bilgiyi üretenler ve/veya toplayanlar, oturup bunları yazıya döküyorlar. Sonraki nesiller de, bunları okuyup bu bilgileri edinmeye çalışıyorlar.
Burada temel bir sorun var. Mesela, benim kafamdaki bilgiler, “çalışır” durumda. Yani, bir durum karşısında ne düşüneceğimi, nasıl davranacağımı biliyorum. Karar verebiliyorum. Muhakeme edebiliyorum.
Bildiklerimi kelimelere dökerken ise, belli zorluklarla karşılaşıyorum. Birincisi, bilgileri kafamdaki şekliyle cümlelere dökemiyorum. İnsan dili, icat ettiğimiz en önemli şeylerden biri ama, tek boyutlu. Kafamda duran şeyleri belli bir sıraya koyup, belli ilişkileri kaybederek cümlelere sırayla dökmek zorundayım. Ayrıca, herhangi bir cümle tam olarak düşündüğümü ifade de etmiyor. Dilde, kaçınılmaz bir belirsizlik var.
Kitap okumakla ilgili birinci problem şöyle: Düşünceleri ve bilgileri kıymetli adamlar, maalesef az sayıda. Ama, kitap yazanlar çok daha fazla. Yani, elinizi atınca denk gelecek kitabın, kıymetli bir kitap olma olasılığı düşük. Okuduğunuz şey, tamamen özümseyebilseniz bile bir işe yaramayacak olabilir – büyük olasılıkla.
İkinci problem de şu: Kıymetli insanların yazdığı kitapları özümsemek zor. Tam olarak düşünceleri ve bilgileri tek boyutlu olan yazıya dökmek zor olduğu gibi, yazıya dökülmüş bilgileri kafanın içinde yeniden organize edip, yazarın kafasındaki “çalışır” bilgiye geri gitmek kolay değil.
Sonuç şuna çıkıyor: Kitap okurken seçici olmak ve kıymetli insanların yazdığı kitapları okumak gerek. Bunları okurken de, bir defada bilgilerin özümsenmeyeceğini kabullenmek, kitapları içeriğinin yoğunluğuna göre, iki, üç, dört, beş defa okumak gerekiyor.
Eğer okuduğunuzda, yeni şeyler anlıyorsanız, bir kere daha okumanız gerekiyor demektir.
Son “tüyo” da şu: İyi bir kitabın referans verdiği kitaplar, diğer iyi kitaplardır.
Eğitim şart.
Bir cevap yazın