Sorun daha başlığı atarken başladı. Öyle bir zamana geldik ki, bana insanlar okuduklarını “anlamak” için değil, “alınmak” için okuyorlar. “Eleman” diyemiyorsun mesela. Birileri başkalarını aşağılamak için kullanmış bunu. “Teknik çalışan” desen de olmuyor, birileri o teknik bu değil falan diye dertleniyor. Paragraf doldu, daha konuya giremedik. Girelim. Yazılım Geliştirme Ekibi, tam organizasyon detaylarından bağımsız olarak, yaptığı […]
Kitaplar, Kitaplar, Kitaplar…
Kitap okumanın öneminden dem vurulur sıklıkla… “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?” diye bir sorudan da bahis geçer. Asıl olan bilgi ve bilgi aktarımıdır. Soru da aslında, “kişisel deneyim ile öğrenme” ile “başkasının öğrendiğinin aktarımından öğrenme” arasındaki karşılaştırmadır. “Başkasının öğrendiği” derken, olay özyineli oluyor. Öyle zaten. O başkası da, öz deneyim veya başkasının […]
İnsana İnsan Emanet Etmek
Yönetici olmak istemek, size insan emanet edilmesini istemek demektir. Birinin yönetici olmaya hazır olup olmadığını tartmak için, kendime şu soruyu soruyorum: “Ben bu insana, başka insanları emanet eder miyim?” Neden emanet? O insanlara sahip olmayacak, ama onların hayatında ve başarısında çok önemli ve belirleyici bir role sahip olacak bu yönetici çünkü. Tıptaki “Primum Non Nocere” […]
Planlama, Proje Yönetimi, Risk Yönetimi
Tom DeMarco ile Timothy Lister’ın “Waltzing with Bears, Managing Risk on Software Projects” (“Ayılarla Dans, Yazılım Projelerinde Risk Yönetmek”) diye bir kitabı var. Kitabın ikinci bölümünün başlığı, “Risk Management Is Project Management for Adults”, yani “Risk Yönetimi Olgun İnsanlar İçin Proje Yönetimidir”. Neden? Aşağı-yukarı şu sebepten: Risk yönetimi, bir şeylerin ters gideceğini kabul edip, bunlarla […]
“Zor” Merakı
Eline gücü geçiren, zor kullanarak başkalarına bir şey yaptırmaya bayılıyor. Şirket çalışanlara eğlence düzenliyor. “Katılım zorunludur”. Eğlenceyi, eğlence yapan şey, isteğe bağlı olmasıdır. Eğlenceye getirmek için bile zor kullanmaya çalışıyorsan, acayip problemlerimiz var. Toplantı düzenliyor adam. Yazıyor davete, “katılım zorunludur”. Katılmasını istediğin insanlar, katılmak istemiyorlarsa daha başka problemlerin yok mu? Eğitim düzenliyor şirket. Yine “katılım […]
Daha Çok Kontrol…
Çözümü hep daha çok kontrolde zannediyoruz. İçinde bulunduğum her ortamda bunu görüyorum. Önce insanlara o yapmakta oldukları işin anlamını kaybettiriyoruz. Yaptıkları işi iyi yapmanın önemini göz önünden kaldırıyoruz. Kendi öz motivasyonlarını bulmalarını engellemek için elimizden geleni yapıyoruz. Sonra, “daha çok kontrol” peşinde koşuyoruz. Çok mu teorik? Haydi pratik o zaman. Üniversitede, bütün işi sınav geçmeye […]
Ömer Cerid’in Ardından…
Ömer Cerid, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nin kırk yıl hizmet vermiş emekli profesörlerinden biriydi. 3 Temmuz günü vefat etmiş. Haberini Twitter’dan gördüm. Ömer Cerid, benim de hocam oldu. Kendisinden “EE444: Microprocessors” dersini almıştık. Ders, mikroişlemci programlama falan üzerine olduğu için, ağrılıklı kısmı laboratuarda geçerdi. Dersin basılı malzemesi de tam olduğu için, ders kaçırmaktan çekinmezdik. Bıraktığı iz […]
Öğrenemediklerim…
Aslında yazının başlığını, “Hocalıktan Öğrenemediklerim” diye atacaktım. Düşününce, öğrendiğim şeyin kaynağı belli ama, öğrenemediğim şeyin nereden öğrenilememiş olduğu sorusunun cevabı olamayacağını farkettim. Hocalıktan öğrenmediklerim var tabi ama, konu o değil. Girişi fazla uzattık, işte giriş bu. Hayatını esas olarak korkunun yönettiği insanlar olduğunu öğrendim. Ama neden buna izin verdiklerini öğrenemedim. Yeterince korkarlarsa, başlarına bir şey […]
Hocalıktan Öğrendiklerim
Bürütü 19 yıl, neti 17.5 yıl falan ama, takvime bakıp yuvarlak hesap “yirmi yıl” demeyi tercih ettiğim miktarda bir üniversite hocalığı deneyimim var. Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nde 16 yıl kadar, Yeditepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde üç yıl kadar (tam zamanlı), Yeditepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde de üç yıl kadar ders verdim. Bunun içinde ders çeşitliliği […]
Eksik İnsanlar…
Mirim! Eksik insanlar üretiyoruz. İlk büyük kötülüğü, insanları “sayısalcı” ve “sözelci” olarak ayırarak yapıyoruz. Sonuçta iki kelimeyi bir araya getiremeyen hesap üstatları ile, sayı görünce polis çağırmak isteyen laf ebeleri üretiyoruz. Sayısalcılar, “analiz” öğreniyorlar. Analizi, analitik düşünmeyi falan göklere çıkartıyoruz. Analiz, “ayrıştırma” demek, yani parçalarına ayırma. Çok da başarılı olmuş bir yöntemdir (fiziksel bilimler başarısını […]
- 1
- 2
- 3
- …
- 5
- Sonraki Sayfa »
Sosyal Medya’da