Kadın yazılımcı denince benim de aklıma birtakım sosyal ve toplumsal meseleler geliyor. Madem yeri geldi, söylemezsem çatlarım.
İşin kadın-erkek tarafına girmeden yazılımcı denen arkadaşı bir tanıyalım önce. Ekseriyetle üniversitelerin ilgili bölümünden mezun, ya da kendini bu alanda yetiştirmiş arkadaşlardan bahsediyoruz. Kendini bu alanda yetiştirmiş ama üniversitelerin ilgisiz bölümünden mezun olmuş olanlar konu dışı. Onların çoğu kadın değil çünkü. O sebepten ben “üniversitelerin ilgili bölümünden mezun”lar arasından seçiyorum deney grubumu. Bunları da ikiye ayırıyorum; yazılım işini bir mizaç haline getirmiş/getirecek olanlar ve “iş işte” boşvermişliğiyle rutine bağlayarak bunu devam ettirenler/ettirecek olanlar. Hani bu “lanet olası yazılım işinin gerçekleri” denen şey var ya, işte orada keskinleşiyor bu ayrım. Ve genellikle kadın yazılımcılar bu ayrımın “iş işte, okulda öğrendik yapıyoruz” tarafında durduklarından işin gerektirdiği fedakarlıklara “gelmeleri” zorlaşıyor. Aynı tarafta duran erkek yazılımcılarda da benzer bir boşvermişliği, bir “hayat mı lan bu” bezginliğini görmek mümkündür zaten. Yani esas fark yazılımcının kadın veya erkek olması değil, yazılım işine bakışları ve bunu içselleştirme durumudur.
Yazılımcı mizacı denen şey, benden daha tecrübeli olanlar daha iyi bilirler ama, biraz da takıntılı olmakla alakalıdır. Problem çözmeyi sevmek lazımdır mesela, kolayca olup biten iş yerine zorlanmaktan keyif almaktır. Burada yok yere işi yokuşa sürmeyi kastetmiyorum tabii. Bu yüzden “Mesai bitse de evime gitsem” tarzı bir adamın mesaisi bitmeye yakın bir problemi çözmeye devam etmesini beklememek gerekir. İşte kadın yazılımcının ekseriyetle dahil olduğu (aslında erkek yazılımcılardan da bulunduran) grubun durumu budur. Adamın kafasında mesai kavramı her şeyden önce geliyorsa evden de kızarlar, koca da izin vermez, her şey olur. Ben demiyorum ki yazılımcı gece gündüz çalışıp kendini ziyan etsin, insanlıktan çıksın, fakat işin gerçeği buysa işi yapmaya niyet eden bu durumu bilmeli, sonra da “kızlara iş vermiyorlar” diye ağlamamalı. Madem cinsiyetinden dolayı ayrım görmek istemiyorsun, o halde cinsiyetini mazeret göstererek imtiyaz istemeyeceksin.
İyi tarafı da şu; yazılım işinde kılık kıyafet belki bakılacak en son yerdir. Ne ceket giymek mecburidir, ne de düzgün olmak. Topuklu ayakkabıyla, gömlek ütüsüyle uğraşmaya da gerek yoktur, işe gayet spor ayakkabıyla gidilebilir. Kimse sizi vitrine koymayacağından, vitrin süsü gibi de davranmaz. Kimse kimseden gereksiz bir hanım hanımcıklık, yapmacık bir kurumsallık beklemez. İstisnaları var gerçi ama genelde böyledir.
“Kız başı” konusuna gelince, kız başına yapılabilecek ve yapılabilemeyecek işler ayrımı kadınların ve toplumun ortaklaşa yarattığı bir fenomendir. Kimse kendini kandırmasın, kadın doğası gereği evde oturmaya, tembellik etmeye daha meyyal bir varlıktır. Para kazanmaya ihtiyacı olmayan çok az kadın çalışmaya devam eder*. Paraya ihtiyacı olan da, evdeki rahatlığını en az aratacak tarzda meslek/işleri tercih ederler (“öğretmenlik bayana en uygun meslek şekerim!”) ve yazılım işi bunlardan biri değildir. Etrafın temayülü de bu yönde olur, “herkes çalışıyor, sen neden kendini paralıyorsun” gibi bir soruya verilecek cevap ne olabilir mesela? Ha o etrafın da düşündüğü, bu kişinin sabah ve akşam saatlerinde nerede olduğunun belli olmasıdır. Değilse ömrünü nerede tükettiği kimsenin umurunda değil. Bu fikirle mücadele edebilmek de kadın yazılımcının meziyetleri arasında olmalıdır. Yani kadın yazılımcının enteresan çalışma şartlarına ve tuhaf mizaca ilave olarak şu bahsettiğim “bayana uygun meslek” kalıbına da dayanıklı olması lazım ki şikayetler dinsin.
Şu şartlar altında ne kadın yazılımcı almayan işverene kızabilirim, ne de iş bulamayan kadına. En iyisi yol yakınken işletme filan okumak, mba de olur.
* Aslında para kazanmaya ihtiyacı olmayan erkekler de çalışmaya devam etmeyebilir ama erkeklerde bu durum kadınlar gibi “zengin koca” bularak birdenbire çalışma ihtiyacının kalkması şeklinde değil, belli bir süre çalışıp artık çalışmayı bırakamayacak kadar sevmek veya alışmak şeklinde oluşuyor. O yüzden farklı. Mirasa konma ve piyango vurma durumlarını istisna sayıyorum.
Bir cevap yazın